"Bütün iş, sevmesini ne kadar biliyorum, ne kadar bilmiyorum."

_

24 Şubat 2008 Pazar

Nakış


O artık, kaşımdaki yara izi kadar benden. Ayrılmaz bir parçam benim.

Sevgi, aşk, fedakârlık, kendini sorgulama gücü, "öteki olma" nın ağırlığı, bilgelik, var olmak, yok olmak, kadın olmak, iktidar sahibi olmak, yine de kurban olmak, açık kalplilik, yüce gönüllülük, zayıflık, pişmanlık, beğenilme arzusu, fer, had, bir heyhât nidası, bir sükunet ninnisi, bizi saklayan maskeler, maskelerin arkasındaki gerçek ruhlar, kaybedilenlere bir ağıt, sunulan hediyelere bir gazel...

Hepsi ve daha nicesi, artık benim üzerimde silinmez bir iz.

Ve gerçek, mecaz da değil üstelik!

*****

* Burçak Demir' e teşekkür :)

18 Şubat 2008 Pazartesi

Haber




Sevil Akı söyleşisi,

www.herkesetiyatro.com' da.

:)

11 Şubat 2008 Pazartesi

Şehvet

Zifiri karanlık içinde, kütürdeyen bir nar gibi ateş, testiden akan şarap gibi yalaz, zindanda kırılan kemiklerin acı dolu tok sesi gibi şehvet.

O denli şehvet ki, yatağında akamazsa cümle ağaçları kökünden sökecek, cümle hayvanları boğup öldürecek. O denli şehvet ki, Mehmene Banu böylesine kalbi, beyni, bedeni dağlanarak ıstırap çekmektense ölmeyi isteyecek.

Ay Kız’ ın bedeni, susuz Arzen toprağı gibi kavrulurken. Kafasının içinde, insan kızları ve oğullarının en kadim tutkusu, sevdiğinin bedenine olan hasret, kara zehir saçan bir muska. Kalbini delip geçen, en kızıl ağıçiçeklerinin sapları. Mehmene Banu, öylesine tepeden tırnağa şehvet, öylesine derinden yükselen bir çığlık, öylesine yüksekten düşen bir yıldırım.

O denli şehvet ki, Mâh’ a, Ferhad’ dan başka hiçbir tenin tuzu fayda etmeyecek.

4 Şubat 2008 Pazartesi

Şartınız Kabulüm...

Bir olay, bir replik var ki, oyunun hem başında, hem sonunda tekrarlanıyor.

"Şartınız kabulüm..."

Değişen şu ki, birincisinde şartı kabul eden Mehmene Banu. Şart koyan, "Gelen" büyücü. Mehmene, Gelen' e "Şartın kabulüm" diyor.


İkincisinde kabul eden Ferhad. Şart koyan Mehmene Banu. Ferhad, Mehmene' ye "Şartınız kabulüm." diyor.

Değişmeyen şu ki, iki şart da Şirin için, Şirin uğruna konuyor ve kabul ediliyor.

Sultan ve nakkaş, aşık ve maşuk, muktedir ve muhalif, farkında olmadan ve fark edilmeden aynı safta yer alıyorlar. İkisi de Şirin' i seviyor, ve onun için akıl almaz büyüklükte bir fedakârlıkta bulunuyorlar.

Bu durum bana hep düşündürmüştür ki, Mehmene Banu' nun Ferhad' ı dağa yollama sebebi, sadece ona duyduğu çaresiz aşk değildir. Ay Kız' ın en büyük derdi, kardeşi için yaptığı fedakârlık ve bu yüzden çektiği acı. Pişman olma korkusu. Bu yüzden diyorum ki, belki de bir anlamda Ferhad' ı sınıyor. Kişisel bir mesele bile değil. "Benden başka biri de bu kadar büyük bir fedakârlık yapar mıydı?"

Dadı' ya sordu, istediği cevabı alamadı. Şirin' e sordu, "Pişman olur muydun?" diye, Şirin "Evet, olurdum." dedi. Ferhad' a koştuğu şartla, aslında ona da aynı soruyu sormuş oluyor: "Bu kadar büyük bir fedakarlık yapılır mı?" Ferhad' ın cevabı, Mehmene için o an değilse de uzun vadede rahatlatıcı olsa gerek. "Şartınız kabulüm..."

Evet, bu kadar büyük bir fedakârlık yapılır.

Evet, bir insan bu derece sevilebilir.